...daha önceleri her santimini benliğimde hissederken, şimdi gezdiğim sokaklar yabancılaşmıştı. Yüzler de öyle... Hikayeleri belirsizdi, dünyaları farklı. Kendime ait hissettiğim, oturunca burası benim dediğim her mekan artık benim değildi. Nedense daha önce onlarca kez oturduğum sandalyelerde ilk defa oturmuşcasına etrafı izliyordum. Bütün yüzler yeniydi. Masada konuşulanlar ilgimi çekmiyordu. Masadakiler de. Sadece oradan uzaklaşmak istedim. Eve kapanıp, gece uyuyana kadar hiç bir şey yapmamak.
Yeni hayat, öncekilere de reset atmaktı belki, belki de eskiden bir bonus olan, özel olan şeyleri yapmak bu kadar yabancılaştırdı herşeye.
Mutsuz değildim, sadece çözmeye çalışıyordum bu değişimin sebebini. Beni ben yapan her şey gitmişti sanki. Depresyonlarım, sonu hep zararla biten garip inatlarım, melankoli arayışım, bana sırf kendimi iyi hissetireceği duygusuyla yanlış insanlara yaklaşma huyum, ergenlik travmalarım... hepsi gitmişti. Elime kağıt kalem alıp analiz etsem kağıt üzerinde tamamen karlı durumdaydım.
Dediğim gibi şikayet etmiyordum, sadece merak ediyordum. Acaba boş bir kağıt haline mi gelmiştim hayatımdaki büyük değişimlerden sonra? O kağıt nelerle dolacaktı. Beni rahatsız eden ve şimdi gittikten sonra değişik bir hissizlik hali veren huylarımın yerine yeni ve en az eskileri kadar can sıkıcı huylar mı gelecekti, yoksa bu durum sadece geçici miydi? Acaba memnuniyet hissinden mi kıllanıyordum sadece?
İnan ben de bilmiyordum cevabını, sanırım bekleyip görecektim.