29 Eylül 2009 Salı

De-persona-lizasyon

http://www.migraine-aura.org/site/content/e27891/e27265/e45446/e54516/e60702/ohCRICKETS_dpdrpaintmk9_en.jpg

...daha önceleri her santimini benliğimde hissederken, şimdi gezdiğim sokaklar yabancılaşmıştı. Yüzler de öyle... Hikayeleri belirsizdi, dünyaları farklı. Kendime ait hissettiğim, oturunca burası benim dediğim her mekan artık benim değildi. Nedense daha önce onlarca kez oturduğum sandalyelerde ilk defa oturmuşcasına etrafı izliyordum. Bütün yüzler yeniydi. Masada konuşulanlar ilgimi çekmiyordu. Masadakiler de. Sadece oradan uzaklaşmak istedim. Eve kapanıp, gece uyuyana kadar hiç bir şey yapmamak.

Yeni hayat, öncekilere de reset atmaktı belki, belki de eskiden bir bonus olan, özel olan şeyleri yapmak bu kadar yabancılaştırdı herşeye.

Mutsuz değildim, sadece çözmeye çalışıyordum bu değişimin sebebini. Beni ben yapan her şey gitmişti sanki. Depresyonlarım, sonu hep zararla biten garip inatlarım, melankoli arayışım, bana sırf kendimi iyi hissetireceği duygusuyla yanlış insanlara yaklaşma huyum, ergenlik travmalarım... hepsi gitmişti. Elime kağıt kalem alıp analiz etsem kağıt üzerinde tamamen karlı durumdaydım.

Dediğim gibi şikayet etmiyordum, sadece merak ediyordum. Acaba boş bir kağıt haline mi gelmiştim hayatımdaki büyük değişimlerden sonra? O kağıt nelerle dolacaktı. Beni rahatsız eden ve şimdi gittikten sonra değişik bir hissizlik hali veren huylarımın yerine yeni ve en az eskileri kadar can sıkıcı huylar mı gelecekti, yoksa bu durum sadece geçici miydi? Acaba memnuniyet hissinden mi kıllanıyordum sadece?

İnan ben de bilmiyordum cevabını, sanırım bekleyip görecektim.

12 Eylül 2009 Cumartesi

Güncellemeler 10: Gregor Samsa

http://chasness.files.wordpress.com/2008/10/choke.jpg
**Diyarbakır'da çalıştığım 75 gün hiç birşeymiş. Asıl çalışma her gün düzenli mesai saatleri üzerine ayda eklenen 10 nöbetmiş.

**Bakmayın başlığa Gregor Samsa yazdığıma, 3 günde bir nöbet tutuyorum, hayatım kolay değil, işim yoğun, kendime yeterince vakit ayıramıyorum ve bir kaç gündür saçma bir yağmur yağıyor. Buna rağmen yine de-belki de ilk defa- hayatımdan şikayetçi değilim. Bu yoğun tempoda birey olmaktan uzaklaşıyorum ama yine de beni bir birey yapan isteklerimden biri olan hayatı yaşıyorum. Yani, korkmayın hamamböceğine dönüşmeyeceğim.

**Zaman yine geçti sol şeride, bastı gaza. İzmir'e dönmemin üzerinden bir buçuk, işbaşı yapmamın üzerinden ise bir ay geçti. O kadar uzun süre geçmiş gibi gelmiyor asla.
Evet, bir aydır yeni hastanemdeyim ve yeni rutinime alışmış görünüyorum. Aslında o kadar çok şey değişti ki. Bir anda sıfırdan hayatıma bir sürü insan girdi. Büyük çoğunluğunu tanıdığıma memnunum. Sonuçta yıllarca beraber çalışacağız, bu önemli.

**Yağmur cidden sinir bozucu. Bugün akşam üstü, iş çıkışı balık yemeğe gittiğimiz Güzelbahçe'den dönerken, yağan hayvani yağmurda ciddi bir kazaya tanık olduk. Hem de tam önümüzde gerçekleşti. Yolun geri kalan kısmında hepimiz sus pus oturduk. İlk defa canım için bu kadar endişelendim.

**Kasımda Nöbet sayım 7'ye düşecek, ayrıca şu an 10 aktif nöbet tutuyorken, tutacağım 7 nöbetin 4'ü aktif olacak. Yani geri kalan 3 nöbette sadece klinikte bulunacağım, acilden gelen hastalara diğer KBB kliniğinden biri bakacak. Acilden gelen hastalar demişken, nöbetlerde baktığımız ve acilden bize yönlendirilen 5 hastadan 4'ünün hiç bir acil sorununun olmadığını biliyor muydunuz? Genel olarak acil servisi suistimal etme eğilimi var insanlarda. Neden gündüz şartlarında, polikliniğe gelmediklerini sorunca herkesten; "işim vardı", "sıraya girmek istemedim" gibi kabahatten büyük özürler duyuyorsunuz. Tabi bu durumun oluşmasında işlemeyen bir triyaj mekanizması olan ve populist bir şekilde idare edilen acil servislerin de katkısı büyük. Yani aslında suç hastalardan çok, onlara bu fırsatı veren hastane yönetimlerinde.

**Yani siz siz olun, polikliniğe gidin. Ya da illa acile geleceğim diyorsanız, günlerdir devam eden bir kulak ağrınız için gecenin 3'ünde acil servise gelmeyin, daha insani saatler seçin. Hem alacağınız sağlık hizmetinin kalitesi daha yüksek olacak, hem de ertesi gün 10 saat daha çalışacak ve bu 10 saatte ameliyathanede sürekli ayakta duracak hekime de birazcık enerjisini toplama fırsatı vereceksiniz.

**Yağmur da yağsa, sel de olsa, gittiğin film kötü de olsa, bir cuma gecesi gidilen sinemanın, hele eşlikçiniz de hayatınızdaki önemli insanlardan biriyse, tadı hiç bir şeyde yokmuş. Bu akşam da bunu gördüm.