27 Nisan 2009 Pazartesi

Güncellemeler 6: My Feet Won't Touch The Ground



**Güzel bir gündü, inanılması güç ayrıca. Sınav sonucumun yüksek geleceğini biliyordum da, 161. olacağımı düşünmezdim. İlk 500 olursa iyi olur düşüncesindeydim. Gerçekten güzel oldu! Bir yılı aşkın bir süredir hayatımı ertelemenin işe yaradığını, çekilden bütün çilelere(ki ey okur! sen buradan fazlasıyla okudun bunları) değdiğini düşündüm! Ayırca yurtta, dış temsilciliklerde ve sözlükteki başlığımda kutlandığını gördüm, herkese teşekkürler.

**Şimdi sıra tercihe geldi. Bu sınav sonucu "orası gelmez ya" dediğim yerlerin büyük ihtimal geleceğini, "orası gelse iyi olur" dediğim yerleri ise son sıralara garanti tercih olarak yazacağımı gösterdi. Zaten sadece İZMİR tercihi yapacaktım, ama sınav sonucu açıklamadan önce İstanbul ve Ankara da yazarsam istediğim bölümlere yerleşme ihtimalimin artacağını düşünüyordum, ne var ki mevcut tablo bu ihtilafı da ortadan kaldırdı, şimdi sadece İzmir yazma lüksüm var ve bunu kullanacağım.

**Mecburi Hizmet tercihlerimi yaptım:
1- Diyarbakır Ergani Bereketli Köyü(Köy doktoru olmayı umuyorum ilk tercihimle:))
2- Ş.Urfa Siverek 112
3- Mardin Devlet Hastanesi
4- Mardin K.Doğum ve çocuk hastanesi
5- Bitlis Tatvan 112
yazdım, kura 5 Mayıs'ta çekilecek, Tebligatın yayınlanması 15 günü bulacak. Tebligat yayınlanmadan TUS yerleştirme sonuçları belli olursa, mecburi hizmete hiç gitmeme ihtimalim var, aksi takdirde gidip bir iki ay çalışıp, göreve başlama yazım gelince İzmir'e dönerek kazandığım uzmanlık programına başlayacağım. Özetle gidersem de temmuz ortası gibi İzmir'e geri dönüyorum.

**Yarın yeni arabamı teslim alıyorum. Bugün Yenişehir Trafik Tescil'de plakayı çıkartırken, plaka seçilen listede PZ'lerin çoğunlukta olduğunu öğrendim. İnsanlar PZ plaka istemiyormuş, yarattığı çağrışımdan dolayı elbette.

**İşte böyle sevgili günlük:) Hayali kurulan şeyler gerçekleşiyormuş...

25 Nisan 2009 Cumartesi

Karnıyarık



karniyarik.com, bir ürün arama motoru. Yeni bir fikir, yeni bir site... İstediğinz ürünü aratıyorsunuz ve karnıyarık sizin için bütün online alışveriş sitelerinden fiyatlarıyla sıralıyor. Ayrıca isterseniz fiyat aralığı, marka ve online mağazaya göre aramanızı filtreleyebiliyorsunuz. Oldukça pratik...

Not: Bu bir reklam değildir, tavsiyedir. Arada hoşuma giden siteleri buradan önermeyi düşünüyorum

24 Nisan 2009 Cuma

Yalnızlığın geçici huzuru


Yalnızlık, eğer yanındakinden daha çekici geliyorsa, yalnız olma vakti gelmiştir. Garip bir afyon... Geçici huzuruyla kandırıyor, kendisine çekiyor. Sevdiriyor kendini, müptelası ediyor. İlişkilere uğurlarken de kulağıma usulca eğilip: "Fazla açma arayı, yine gel" diyor. Hep gidiyorum.

Kimisi kabullenemez onu, en büyük çiledir kendiyle başbaşa kalmak. Onlar, en kötü ilişkinin bile hiç bir ilişki olmamasından daha iyi olduğunu düşünür ve kendilerini mutsuz olmadıkları kollara atarlar. Halbuki yalnızlık şevkatlidir, kötü bir sevgili gibi üzmüş olmak için üzmez de.

Sadıktır, hep terkedersiniz onu, ama o hep yolunuzu gözler. Geri döndüğünüzde, sizi kabul etmek için şartları veya vermenizi beklediği tavizleri yoktur, soru bile sormadan sarmalar sizi. Yeriniz her zaman hazırdır, yastığınız soğumamıştır bile. Hele bir de zamanında onunla uzun bir ilişkiniz olduysa alışması daha kolaydır. Hemen eviniz haline gelir yalnızlıkland.

Yalnızlıkland'da eğlence hiç bir zaman bitmez, tek kriter canınızın istemesidir. Planları yalnızlıkla beraber yaparsınız, isterseniz olur, istemezseniz olmaz; evde oturursunuz. Sizinle aynı ilgi alanlarına sahiptir. Dizi izlersiniz, ekrana boş boş bakarsınız, yüzlerce kez çaldığınız şarkıyı bir daha çalarsınız.

Kıskanç değildir, sizin için en iyisini düşünür. Araya biri gireceği zaman en iyisini umar, ihtiyaç kalmadığında köşesine çekilir, zamanını bekler.

Korumacıdır. Mutlu değilseniz, kendisiyle geçirdiğiniz huzurlu zamanları hatırlatır, ama müdahale etmez, nasıl olsa doğru yolu kendiniz bulursunuz.

Güven verir, çünkü onunla ilişkiniz mutlu ve huzurludur ve uygunsuz işgalcilerin sizi alıp götürmesine izin vermez. Bu durumlardan kurtulmak için her zaman bir yol bulur. Siz de onun arkanızda olduğunu bilmenin verdiği güvenle doğru hamleleri yaparsınız.

Asla yalan söylemez ve arkanızdan iş çevirmez. Zaten yalan söylediğinde de anlarsınız, onu o kadar iyi tanırsınız ki belli eder hemen, kızarır. Affedersiniz.

Sessizdir, siz istemediğiniz zaman konuşmaz, konuştuğu zaman da gereğinden fazlasını söylemez. Sıkılmaya başladığınızı görünce hemen susar ama lafını unutmaz, siz istediğinizde devam eder.

Güç verir, çünkü onu bu kadar sevdiğinizi gören insanlar sizi üzemezler. Böyle bir seçeneğinizin olduğunu görmek, sizi üzme potansiyelinde olanları caydırır. Siz de bu gücün farkında hareket edersiniz.

Ama geçicidir. İlişkiniz uzayınca, ufaktan yine ayrılık saatinizin geldiğini hatırlatır. Bencil değildir, bu yüzden mutluluğunuz için sizi gönderir başkalarına. Bunu açık açık konuşmaz, kendisinin de istediğini söylemez. Öyle bir yapar ki, mutlu olmadığınızı ifade edip ayrılırsınız. Onu terkedersiniz, ama aslında o sizi terketmiştir. İdeal ayrılığı yaşatır, iki taraf da mutludur. Sonra siz bir sonraki ilişkinize gidersiniz, o da sizi bekleyeceği köşesine...

23 Nisan 2009 Perşembe

Tus Kampı


**21 Mart'ta başlayıp, 9 Nisan'da bitti. En az 190 saat ders gördük. 700 kişiden fazlaydık. Salon Kocatepe Kültür Merkezi'ydi.

**Ders bitişi ve girişlerini temsil eden müzikler vardı, Her ders sonunda ara verilirken enstrümantal bir şarkı çalınırken, Derslere giriş müziği Hadise- Düm Tek Tek'ti. Şimdi beraber bir hesaplama yapalım: 190 saat ders gördük, en az 190 defa Hadise'nin şarkısını bize baştan sona dinlettiler. Hatta daha da ileri gidelim, 3 buçuk dakikalık bu şarkıyı toplamda yaklaşık 600 dakika boyunca dinlemiş olduk. Bir başka deyişle bize 10 saat Hadise dinlettiler(yazıktır günahtır). Doğal olarak söz konusu şarkının sözlerini baştan sona ezbere biliyorum. Hatta nerede back vokaller giriyor, nerede ritm değişiyor hepsini anlatabilirim.

**Her sabah gün başlarken bize motivasyon amaçlı, milli takımın Euro 2008 ve 2002 Dünya kupasındaki başarılarını anlatan klipler izletiyorlardı. en az 10 defa Çek Cumhuriyeti maçının gollerini izledik, sonra ben o klipler bitene kadar salona girmemeyi tercih ettim, zira ilk dersler boyunca gözümün önünde sürekli Hamit ortalıyor, Cech elinden kaçırıyor, Nihat boş kaleye atıyordu. İzlemeyince kurtuldum

**Her gün saat 16 veya 17'deki derse girerken, 5 dakikalık "Ali Saati" adlı(Ali'nin anlamının ne olduğunu çözebilmiş değilim)bir etkinlik vardı. Rahatlatıcı bir müzikle, şarkı bitene kadar hayal kurmamız isteniyordu, salonun yüzde onu bu etkinliği ekstra ihtiyaç ve kahve molası olarak değerlendiriyordu. Ben ise verdiğim paranın bütün karşılığını alma peşinde olduğumdan, hepsine katıldım:)

**Eftal Bey Adlı bir "NLP uzmanı"mız vardı, yukarıda anlattığım etkinlikleri muhtemelen o planlıyordu. NLP uzmanlığı tam olarak nasıl bir ünvandır, kim verir bilemiyorum; ama ilk günlerde pek kanım ısınamasa da, sonra kendisinin iyi niyetli olduğuna karar verdim. Çabalıyordu...

**Bazen birden ışıklar sönüyordu ve mikrofonu kapan Eftal Bey aniden "Kazanacak mıyız?" diye bağırırken, bütün salon bir ağızdan "Kazanacağız" diye yanıtlıyordu. Aklıma Requiem for a dream geldi, utandım, bağırmadım.

**İki defa Halk oyunları ekibi getirdiler, İkincisinde salondan da katılım oldu, sahnede büyük bir halay oluşturuldu. 700 doktorduk ve halay çekiyorduk...

**İkinci gün çok ağır grip oldum, bir önceki gün iki yanımda oturan şahıstan kaptığıma eminim, kamp boyunca ondan nefret ettim. İyileştikten sonra yakınımda hapşuran ve öksürenlerden de...

**Kampın son günü, son dersten sonra, dersane sahibi ve bütün hocalar ayrı ayrı sahneye çıkıp başarı dilediler. Orada olamayanlar video klipler aracılığıyla ilettiler hatta bazılarına telefonla canlı bağlanıldı. Tam "vay be!" demişken, hocalardan biri kemanıyla diğeri klarnetiyle sahneye fırladı. Gecenin can alıcı noktası ise tüm hocaların ve dersane çalışanlarının sahnede "Eski dostlar" şarkısını söylemesi oldu.

**Şimdilik aklıma gelen detaylar bunlar. "19 gün bir çırpıda geçti" klişesine hiç başvurmayacağım çünkü ilk günler gayet de geçmiyordu.

**Yukarıda okuduklarınız size absürd gelebilir, meslektaşlarımın yaptıklarından utandığım ve bu yüzden anlatmayacağım bazı şeyler de var, lakin TUS Kampı, tusa hazırlanan bir insanın son 20 gününü en iyi geçirebileceği seçenektir. Şimdilik sadece bunu söylerim, sınav sonuçları açıklandıktan sonra daha iddialı da konuşabilirim:)

19 Nisan 2009 Pazar

Güncellemeler 5: Boş olmanın önemi!

http://ecx.images-amazon.com/images/I/51Q16NXH69L._SL500_AA240_.jpg

**Tercih aşaması sınav aşamasından daha zormuş sanki? Sürekli yeni fikirler, yeni hayaller... Rahat bölümler feci halde cezbedici. Düşünüyorum da şöyle ayda 3-5 nöbeti olan bir bölüm yıllardır ertelediklerimi, yapmak istediklerimi yapmaya nasıl da elverişli kılar(şu yazdığımı bugün Alsancakta İtalyan Kültürün önünden geçerken düşündüm, İtalyanca'ya kaldığım yerden devam ederim mesela...) Ulan Işık! çok feci girdin aklıma

**Can Yücel Sokak nasıl da güzelleşmiş öyle! Ama burada dursun, daha fazla mekan açılmasın, o naifliği gitmesin değil mi? Yeri gelmişken söylemeliyim; o sokakta yeni açılan mekanlardan, Aksak Lounge oldukça başarılı. Hatta ileri giderek bara çevrilen Rum evleri arasında en iyi dizayn edilmiş mekan olmuş diyebilirim. Mutlaka görülmeli, ama birayı sıcak veriyorlar, ona bir çözüm bulmaları gerek.

**Bir aylık Ankara ikametinden sonra, Alsancak'ta bir öğleden sonra resmen ilaç gibi geldi. İşte İzmir'i bu yüzden seviyorum. Gazi kadınlar sokağı, Muzaffer İzgü sokağı ve Can Yücel sokak Ankara'da yok! Bu arada Annem ve Babam tercih yaparken sadece İzmir'e fikse olmamam gerektiğini söylüyorlardı. Sabah biraz hak vermiştim onlara, hatta evden çıkarken "acaba?" diyordum. Biraz önce eve döndüm ve "kesinlikle hayır" diyorum

**Sınav sonrası bir boşluk yaşasam da, şu bol tatilli özgür hayata adapte olmaya başladım. İşte bu ani değişimler ve çıkılan düzlükler, hayatı sevmemi sağlıyor. Hayatımın sonsuza kadar bu son bir yıl gibi olacağını düşünmeye başlamışken, iyice bunalmışken rahatlamak güzel

**5 Mayıs'ta mecburi hizmet kuram var. 400'den fazla doktorla beraber giriyorum. Mart sonu bekliyorduk bu zamana kaldı kura, ama önemli olan kaç tane Diyarbakır kadrosu açacakları. Dediğim gibi iyi senaryonun gerçekleşmesi için tek bir aşama kaldı. Bu arada bakanlık kura sonrası tebligatı biraz bekletirse kazananların-ki aralarında olmayı umuyorum- gitmeme ihtimali var.

**Sınav sonrası Karaburun'a kaçıp tatil yapma planlarım vardı, ama sadece İzmir'de kalıp boş olmak bile yeterince güzel bir tatil. Yine de belki mecburi dönüşü bir kaç günlüğüne deniz tatili yapmayı düşünüyorum. Bu arada yeniden kitap okuyabilecek olmak sevindirici. Bir senedir ciddi anlamda kendimi moron gibi hissettim bu konuda. O kadar ki, okuduğum kitaplardan dahi konuşulduğunda anlamıyordum. Bir haftadır yumulduğum dizilerden başımı kaldırabilirsem biriktirdiğim kitaplara başlayabilirim.

18 Nisan 2009 Cumartesi

ÖTV: Abi araba var mı?

Yok.

İzmir'deki bayilerin yüzde sekseninde araba bulunmuyor. Ufak bir araştırmayla edindiğim bilgilere göre Türkiye'nin her yerinde durum böyle. Bir ay önce başlayan ÖTV indirimi sonrası bir kaç gün içinde binlerce otomobil satıldı hatta insanlar aylar sonra gelecek otomobilleri alabilmek için araya tanıdık sokmaya çalıştılar.

İzmir'e dönüş sonrası yapılacaklar listesinin başındaydı yeni araba almak, lakin yukarıdaki acı gerçekle karşılaşmadan önce bir kaç model belirleyip arasından seçim yapma hesaplarında olan ben, çarşamba günü başlayan ve dün nihayet sona eren otomobil avında resmen dumura uğradım.

Öncelikle tok satıcı kavramı hemen gelişmiş hemen onu belirteyim. Adamlar Ford'da resmen yüzümüze bakmadılar, ÖTV indirimi bitene kadarki bütün arabalarını satmışlar, bir rahatlama gelmiş üzerlerine, eskiden kapıda karşılarlardı... Opel ve Wolkswagen haziran başına kadar araba getirmiyor, Toyota'nın ise koskoca ve her katı araba dolu olan plazası bomboştu.

Öyle ki en son girdiğimiz bayilere artık: "Araba var mı araba?" diye soruyorduk. Bu arabaların en ucuzu 20bin lira ve yüzlercesi, binlercesi peynir ekmek gibi satıldı. Anlamakta güçlük çekiyorum. Elbette içinde annem babam ve bazı arkadaşlarımın bulunduğu bazılarımız "bunlar kesin saklıyor" dedi, öyle bir karaborsacı mantığa da anlam veremedim. İki haftada stoklarını bitiren otomotiv sektörünün ağlak spekülatifliğine yordum.
http://pictures.topspeed.com/IMG/crop/200702/2007-alpha-romeo-147-coll_460x0w.jpg
Hoşgeldin Bebek

Dün itibariyle istediğim arabalardan birini almış bulundum. Her zamanki gibi pahalı birşey aldığımdaki ufak anksiyeteyi yaşadım, "ulan çizseler", "ya çarpsam" gibisinden... eheh sonra geçti tabii.

16 Nisan 2009 Perşembe

14 Nisan 2009 Salı

Aftermath

http://i1.trekearth.com/photos/91350/free.jpg

Nihayet bitti!

TUS'a çalışırken not tuttuğum defterime, çalışmaya başlarken bir tarih atmıştım. 09-01-2008 yazıyordu. Yaklaşık bir buçuk sene... Ertelemelerle sıkıntılarla geçen bir buçuk yıl, dün sabah ÖSYM'nin sorular ve cevapları yayınlamasıyla sona erdi.

Çok sansasyonel bir netice çıkmadı, ama "nasıl yaptın?" sorusunun cevabı kesinlikle "yeteri kadar" olacaktır. İzmir'de istediğim bölümlerden birine girmeye yetecek kadar yaptım, hatta genel başarı seviyesi düşükse-ki kesinlikle eylül sınavından daha zor bir sınavdı- oldukça yüksek bir netice almış da sayılabilirim... Şimdi hiçbiri önemli değil

Zaman kaçırdıklarımı yakalama zamanı, sabaha kadar dizi izleme, gazi kadınlar sokağındaki akşamüstülerin zamanı. Mecburi hizmet öncesi bir ay kadar İzmir'deyim ve hiçbir yere yetişmem gerekmiyor, asıl önemli olan bu...

İyi senaryo gerçekleşiyor galiba.

Not: Tus kampını, Ankara'yı, detayları bilahere yazacağım