26 Aralık 2010 Pazar

Güncellemeler 18: Bir yıl da böyle bitti

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHD-cObOe9d9o5eZBc1ZmbnPVCOndTqWmKj-OIu3jlIBcaJz4wuR1IF_GkJC1jycPzW79BEl-jaF-vSwD5pDlTqLGXD1oO57gnZhW71W5Cl6ae8VNz7ZIzL_Lgro0EupXJPJxeBYgL1oL4/s1600/who-wants-to-sit-on-santas-lap-demotivational-poster.jpg

***2010 pek hızlı geçti. Artık hayatımda çok fazla major atraksiyon olmamasından mıdır, nedir bilmiyorum ama, bu kez gerçekten de "bir çırpıda" geçiverdi.

***Hayatıma bir sürü yeni insan girdi, büyük çoğunluğu girdiği hızla çıktı. Bir kısmı uzun bir süre hayatımda kalacak gibi görünürken, hali hazırda hayatımda olan insanların da hayatımdan çıkışını izledim.

***Tembellik tanrısına tapınmaya devam ettim. İşten fırsat kalan zamanların çoğunu film ve dizi izleyerek geçirdim. Yılın ikinci yarısında odama dahil ettiğim, yatağa dönen televizyon ve playstationdan sonra yataktan çıkmadığım günler de oldu. Halbuki müzikle uğraşılacaktı, belki piyano öğrenilecekti... Kısfmet.

***Bütün tembelliklerimin yanında yıllık izin günlerimin hepsini dolu dolu iki tatil için kullanmam sevindiriciydi. Buradan her anını okuma fırsatı bulduğunuz iki güzel tatil yaptım. Amsterdam'da bisiklet sürdüm, Marsilya'da pasaportumu kaybettim, sonra buldum. Cezayir'lilerle Dünya kupası maçı izledim. Bob Dylan'ı Marsilya'da canlı dinledim, konser sonrası üç Fransız'la tek kelime anlaşamadan taksi paylaştım. 9 günde 8 uçak yolculuğu yaparak İtalya'yı en kuzeyinden en güneyine dolaştım. 5 yıl öncesinden kalan yerleri, insanları tekrar gördüm... Belki de 2010'un en güzel yanı tamamen kendi imkanlarımla yaptığım tatillerdi.

***Konser demişken, lise yıllarımın soundtrack'ini oluşturan The Cranberries'i en sonunda canlı dinleme fırsatını buldum. Gidişinden dönüşüne, o an Çeşme'deki serin rüzgardan Dolores'in giydiği çirkin kıyafetlere kadar asla unutamayacağım bir konser oldu. Belki de en güzel yanı o anıları bana The Cranberries'i ilk defa dinleten ablamla paylaşmak oldu.

***Geçen Aralık'ta iş konusunda hangi durumdaysam, şimdi de aynı durumdayım. Benden sonra kimse başlamadığı için hala besin zincirinin en altında, en fazla yoğunluktayım. Tabii mesleğe olan hakimiyetim, yaptığım ameliyatları sayısı ve çeşitliliği artsa da, yoğunluk açısından bir değişim görmek için bir süre daha bekleyeceğim gibi görünüyor.

***En hevesli olduğum, müzik konusunda da pek bir kıpırdanma görememek üzücü oldu. 2009'da yaptığımdan daha az aktivitede bulunmam(daha doğrusu koskoca bir yılda sadece iki tane cover kaydı yapmam) üzücüydü. Gönül isterdi ki daha fazla çaba göstereyim, hatta cover değil de bir şeyler üreteyim, burada bestelerimi paylaşayım... Ama olmayınca olmuyor.

***Aşk falan bunlar garip şeyler. Bir şeyler sürekli yaşanıyor ama buraya yazabileceğim bir şey yok. Zaten anladığım kadarıyla buraya yazacağım insanın bir süre sonra yazılanları anlamsızlaştırmayacak biri olması gerekiyor. Geçmiş deneyimler aksinin komik olduğunu gösterdi.

***İki adet Piyango bileti aldım. Büyük İkramiye çıkarsa Ne October kalır ne Swimmer, onu söyleyeyim.

***2011? Temmuz'da İstanbul Bon Jovi Konseri, Ağustos başlarında 20 günlük yıllık iznimde New York tatili gibi planlar şimdiden oluşmaya başladı. İsteklerim? Ailem ve onların dışında gerçekten umursadığım 3-4 insan için her şey yolunda olursa ben sanırım yeterince memnun olacağım. Bir de bol güzel müzik. Başka da bir şey istemiyorum.

2 Aralık 2010 Perşembe

Bilinçli Tüketici

http://www.preparednesspro.com/blog/wp-content/uploads/2010/09/Expiration-date-myths-photo-co-lettertotheworldwordpresscom.jpg

Her şeyin bir son kullanma tarihi vardır. Aldığın zevkin, tadın ya da yararın elbette ki bir sonu olacaktır. Son Kullanma Tarihine gereken saygıyı göstermezsen, gelir seni bulur ve senden bunun acısını çıkarır.

Aslında son kullanıcıyla yapılan sessiz bir anlaşmadır, Son Kullanma Tarihi. İçten içe kabul etmişsindir belirli bir süreden sonra inat etmemen gerektiğini, zira inat edersen bundan sadece sen zararlı çıkarsın.

Bir kaç istisna hariç, ki istisna sayısı ne kadar fazlaysa o kadar şanslısındır, hayatına giren her insan da bu kurala tabiidir. Onları arkadaş, sevgili, dost, her ne ad veriyorsan o olarak hayatına kabul ettiğin anda geri sayım başlar. Bazen derinden duyarsın o saatin sesini, ama duymadığına, o saatin başkası için işlediğine inandırırsın kendini.

Nihayet geri sayım durduğunda daha fazla çabalamak anlamsızdır. Son Kullanma Tarihi, işini sinsilikle, küçük bahanelerle yapar ve sen farkına varmadan işini bitirir. İz bırakmadan, saatin bir sonraki duracağı an geri gelmek üzere sessizce ayrılır.

Halbuki, o da bu karmaşık bir düzenin parçasıdır ve kendi üzerine düşeni yapmaktadır. Yapmazsa bu narin düzen bozulur ve hayatından çıkması gereken insanlar, yani Son Kullanma Tarihi geçenler, bazen bozuk bir süt gibi ağızda ekşi bir tad bırakır, bazen dışarıda beklemiş et gibi kokar, ya da günü geçmiş ilaç gibi zehirler.

O yüzden istersen inanma, ama Son Kullanma Tarihi'ne saygı göster sevgili okur, dolabını temizle, yoksa canın sıkılır.