Bu belgesel, bir sinema filmi niyetiyle izleyenler için, aşk-ihtiras-dedikodu-magazin bekleyenler için, şarkıların çözümünü bekleyenler için değil; özetle Bob Dylan'ın gerçekte kim olduğunu, nasıl bir ortamdan geçip
Bob Dylan olduğunu öğrenmek isteyenler içindir. Öncelikle bu noktada anlaşalım.
No Direction Home, Bob Dylan'ı çocukluğundan alıp
1966 senesine kadar getiriyor. Bob Dylan'ın elektro gitar ve arkasında bir blues grubuyla sahnelerde görünmeye başlaması ve buna gelen tepkiler üzerine işlenmiş bir "nasıl ünlü oldu" hikayesi aslında...
1965 Newport festivali ve
Royal Albert Hall konserlerinin bolca arşiv görüntülerine de başvurulmuş bu minvalde.
Tanrılaştırılan bu insanın aslında ne kadar kırılgan ve bazen ne kadar da güvensiz olduğunu görüyoruz. Bir otele, hırpani görünüşünden ötürü kabul edilmedikten sonra,
When the Ship Comes in'i bir gecede yazdığını öğreniyoruz. Çevreye kendisi hakkında doğru olmayan bilgiler verdiğini, hatta ona evini açan insanların plaklarını yürüttüğünü de. Bütün bunlara rağmen o adamın
Blowin' in the wind'i,
Like a Rolling Stone'u yazdığını da biliyoruz.
Bütün politize edilme çabalarına rağmen, sadece istediği zaman, gerek duyduğu şeyleri protesto ettiğini, bütün yuhalamara karşın hiç bir kızma, sinirlenme, bozulma görüntüsü bile vermeden yapmak istediği müziği, yapmak istediği türde yapmaya devam ettiğini görüyoruz. Düşünsenize içinde yaşadığınız 60'lar Amerika'sında tüm dünyayı etkileyecek kültürel bir devrim oluyor ve siz 3-4 yıl boyunca gıpta edilen, sürekli alkışlanan, o devrimin bayrak isimlerinden birisiniz. Bir gün farklı bir şey denemek üzere sahneye çıkıyorsunuz ve sizi o zamana kadar bağrına basmış kalabalığın tek bir ağızdan sizi yuhaladığını, sizinle dalga geçmeye çalıştığını görüyorsunuz ve bu olayın motivasyonunuzu en ufak bir şekilde dahi değiştirmesine izin vermeden, çalmaya devam ediyorsunuz. İşte bu hayran olunacak bir şey...
Daha fazla uzatmayalım. No direction home'u izleyin. 60'lar ve 70'lerin müzik akımının nasıl ortaya çıktığına şahit olun, Bob Dylan'a daha fazla hayranlığınız artsın. Bir de sonra
I'm not there'i izleyin Cate Blanchett'in ne kadar da iyi bir Bob Dylan oluverdiğine şahit olun. Ha eğer Bob Dylan'la yaptığı müzikle, daha da ileri giderek belki temelini yarattığı
singer-songwriter makamıyla pek ilgili değilseniz boşverin...