***Mavi gözleriye karşı duvardaki popartı inceliyordu. Braveheart, Austin powers, Le grande bleu, Matrix gibi çok bilinen filmlerden duvar kağıdı yapmışlardı. Bizim gibi o da 18.30 seansını bekliyordu sanırım, ama o bizim gibi 2012'yi beklemiyordu. Buna emindim, o daha derin filmler izleyecek birine benziyordu. Zaten 2012 gibi bir filme yalnız gidilmezdi, yanında filmden çıktıktan sonra filmin ne kadar da iğrenç olduğuna dair yorumlar yapacağın arkadaşlar olmalıydı.
Bir süre duvarı tamamen kaplayan camda kendini inceledi. Simsiyah saçları ile beyaz teni nasıl kontrast oluşturuyorsa, siyah montun içine giydiği beyaz da o kadar kontrast oluşturuyordu. Belki bunu bilerek yapmıştı. Belki amaç uçuk mavi gözlerini ortaya çıkarmaktı. Yine de bu haliyle benden, genç görünen, yaşından küçük görünen, benden 4 yaş daha büyük olduğuna inanmak zordu. Arada sırada yazdıklarını okuduğum ve ayak üstü tanıştırıldığım insanlardan biriydi. Her anons duyduğumda kapıldığım geç kalmışlık hissinin verdiği dürtüyle salona doğru kışkırttım bizimkileri, 3. salonda film başlamak üzereydi çünkü. Sonra gözden kayboldu...
***Tek kalmıştım. Düşen alkol toleransımın cezasını çekip, direksiyona geçmeden önce içtiğim iki biranın etkisinin geçmesini bekliyordum. Aslında ceza falan çekmiyordum. Sevdiğim bi mekanda sevdiğim bi grubu dinliyordum. Ama tek kalmıştım, belki ceza olan buydu.
Gece aktivitelerinde tek adam olmak zordur. Masaya oturamazsınız, çünkü tek kişi bir masayı kapatmanıza izin vermezler, verseler dahi kendinizi rahat hissetmezsiniz. Bara oturamazsınız, çünkü grubu göremezsiniz ve canlı müzik dinlerken grubu görmemek tüm büyüyü bozar. Ayakta kalırsınız, Mekanın ortasında değil. Çünkü her zaman ortada çılgın gibi dans eden insanlar vardır ve size sinir bozucu şekilde çarparlar. Bir duvar, bir kapı eşiği, bir kolon kenarı. İşte gece tek başına kalan bir erkeğin durabileceği yerler bunlardır. Yine de bunlar bile sizi alkolle arası iyi olmayan ve ne yazık ki kanda yükselen etanol miktarıyla doğru orantılı çılgınlıkta dans edebilen minyon kızlardan her zaman korumayabilir. Evet, önümde kendinden geçen ufak tefek kız da onlardan biriydi. Önce Steve Miller Band- Serenade çalarken zıplıyordu, şarkı hareketli dedim çok ilginç gelmedi, sonra Losing My Religion çalarken zıplamaya devam etti, ilginçleşmeye başlamıştı. Queen'den Show must go on çalarken de zıplaması ve mütemadiyen bana çarpmasıyla olay ilginçliğini yitirdi. Dönüp bir şeyler söyledi, anlamadım, tekrarlattım. Kulağıma bağırarak özür diledi, ek olarak bir şeyler daha söyledi, ama özür kısmı dışındakileri yine anlamamıştım. Gülümsemekle yetindim. Bir daha tekrarlatmak istemedim. Kulağıma bağırması canımı acıtmıştı. Üçüncü kez dönüp baktığında zaten şarjı bitmiş telefonuma bakıyormuş gibi yaptım. Bir daha denemedi zaten. Kendimi hafiften ayılmış hissediyordum. Bu soğukta çook uzağa park ettiğim arabama yürümek tamamen ayıltacaktı beni. Mekandan çıktım, önünde sigara molası vermiş kalabalıktan sıyrılıp hızlıca arabama yürümeye başladım...
2 yorum:
gerçek mi bu? kurgu falan mı? pek bi hüzünlü olmuş da..
hangi kısmı hüzünlü?
Yorum Gönder