14 Ağustos 2010 Cumartesi

Çoktan Seçmeli




Aylar önce hayatımdaki döngülerden bahseden fazlaca mukadderatçı bir iki yazı yazmıştım. Yaşadığım ilişkilerde seçilen taraf olmaktan, her şeyin çok kolay gelişmesinden şikayetçi olmuştum. Çözüm reçetesi ise basitti, benim bu tür şeyler için çabalamam gerekiyordu, kendi fırsatlarımı kendim yaratmalıydım, seçen ben olmalıydım... Nedense bu konu hakkında hala söylemem gerekenler varmış gibi hissediyorum.

17 yaş önemli, en azından benim için öyleydi. Hayatımdaki en büyük değişiklikler o sene oldu. İlk duygusal travmam, ÖSS komedisi, İzmir'e gelişim(Evet üniversiteye başladığımda hala 17 yaşındaydım). O sene olan herşey bir şekilde hala hayatıma etki ediyor, sanırım hayatımın sonuna kadar da etki edecek. Kim olduğum şekillenirken kullanılan çimentonun tam kurumak üzere olduğu zaman 17 yaş ve ne yazık ki, ya da iyi ki o an o çimentoya çizilen her şekil, yazılan her isim sürekli orada kalacak.

O zamandan şimdiye kadar geçen 9 senede yaşananlar, ilişkiler, ayrılıklar, döngülerin çoğundan ben o seneyi sorumlu tutup sıyrılıyorum işin içinden. Belki de en kolayı böyle. Kim olduğumun bahanesi aslında o sene, çünkü aslında o sene özel bir şey yaşanmadı, yüksek anlamlar yüklenecek bir şey olmadı. milyonlarca kişi ÖSS'ye girdi on binlercesi şehir değiştirdi, kabuklarını kırdı, binlercesi yakın arkadaşına aşık oldu(ya da aşık olduğunu sandı) ve ilerleyen yıllarda o kişinin yüzünü unuttu, yüzlercesi aradığını bulamadı, onlarcasını bu durum etkiledi ama sadece bir kaçı bunu ilişkilerdeki başarısızlığına bahane olarak kullanıyor.

O hikayeyi tekrarlamanın anlamı yok, burada yazıldı, yakın arkadaşlarıma anlatıldı, defalarca kafamın içinde yaşandı. Her tekrarda biraz daha lirik oldu, her seferinde biraz daha yüceldi travmam. Ben yüce bir aşıktım çoğu zaman, o ise benim hislerimle oynayan kötü kalpli esmer kızdı. Ben yapabileceğim her şeyi yapmıştım, her çabayı göstermiştim, o aslında kimseyle beraber olmak istemiyordu, birini istese o kesin ben olurdum. Zaman çok dardı, sonra farklı şehirlere düştük, aynı ortamda olsaydık bir şansım daha olurdu... Böyle delüzyonlarla geçti yıllar. Dediğim gibi her anlattığımda, her düşündüğümde biraz daha güçlendi, içimde kapladığı yerde kendi etrafında katlarca cidarlar ördü. Arınmak gittikçe zorlaşıyordu... Dediğim gibi çok irdelendi bu hikaye, çok da bahane olarak kullanıldı. Kendime, ayrılmak istediğim sevgililerime, bir ilişki istemediğim insanlara, herkese...

Şimdi olayın, olsaydı, yaşansaydı kısımlarına girip ekranın ortasına çizgi çekerek expectations/reality karşılaştırması yapmaya gerek yok ama emin olun onlar da düşünüldü. 9 yıl uzun bir süre...

Bahane dedim evet, oraya gelmeliyim. Yukarıda özetlediğim bu olay biri tarafından seçilip benim de razı olduğum ilişkiler döngülerinin hepsine bahane oldu. Neydi? Ben yaşadığım travmadan sonra, bir daha reddedilmekten ya da terkedilmekten o kadar çok korkuyordum ki, kimse için ben çabalamıyor, ben harekete geçmiyordum. Beni isteyen insanlarla birlikte oluyordum, bağ kurmayıp hiç bir zaman kendimi tamamen vermeyip kısa bir süre sonra da başka bir döngüye geçmek üzere kaçıyordum. Çünkü neden? (Burada hep beraber söylüyoruz) Çünkü benim bir travmam vardı!!!

Ha arada çabaladım belki bir yerinden kırılır diye, ama yaptıklarım bir hayalete yönelik yazılar yazmaktan ve şahsen tanışmadığım bir insan hakkında metaforik yazılar yazmaktan öteye gitmedi.

Sonuç açık aslında, en son yazdığım yazıdan sonra değişen bir şey yok. Zayıflıklarımı örtecek güçlü bahanelerim var, her yaptığım hareketi kendime hak gören, öz-teyit edici bir ego'ya sahibim ve bu yaştan sonra bir şeyin değişeceğini sanmıyorum. İlişkilerde anın içinde kaybolmak yerine dinamikler üzerine kafa yorduğumdan, elimde kalan tek şey bir kaç aylık serbest düşüş konseptli grafik eğrileri oluyor. Nihayetinde en başından benim istemediğim, ama beni isteyen insanlarla, çoğunlukla keyif almadığım vakitler geçiriyorum. Tamam, bir şey kaybetmiyorum, yalnızlık ve istenmeme üzerine milyonlarca yazı, şarkı, film, kitap varken ben nerdeyse her zaman bana eşlik edecek birini buluyorum ama büyük resme bakınca kaybettiğim bir şey olmadığı gibi kazandığım bir şeyin de olmadığını görüyorum.

1 yorum: