23 Eylül 2007 18:12
"All the kids are going back to school
The summer is over it's the golden rule"
Okulun yarın başlıyor olmasının getirdiği melankoliye havanın soğuması da eşlik edince pazar sıkıntısı kaçınılmaz oldu.
Artık -belki de emekliliğime dek- öğlen 1'de uyanmak,canım çıkmak istemezse gün boyunca evde pineklemek,canım isterse hafta içi hangi saat olursa olsun dışarı çıkıp ne istersem onu yapmak dönemi bitti.
Yine haftasonlarını iple çekeceğim,cuma sabahtan itibaren ruh durumum yükselecek,cumartesi tepe noktasına varacak pazar günleri ise -her yıl olduğu gibi- dibe vuracak. Pazar günleri,katoliklerin her pazar günü şaşırmadan kiliseye gitmesi gibi ,ben de şaşırmadan her pazar günümü,yine,kabız çocuk gibi,dizlerimi karnıma çekip kendime acıyarak geçireceğim.
Üstelik bu yıl bazen o çok sevdiğim cumartesiler de bana kalmayacak belki,bazen hastanede nöbet tutarak geçireceğim. Nöbet tutmadığım zamanlar da belki ders çalışmam gerekecek...
...ama cumartesilerimi öyle kolay verecek değilim,en azından sonuna kadar savaşmaya niyetliyim. Cumartesiler önemli çünkü. Düşünsenize o gün hiçbirşey yapmamışsınız(okul yok,hastane yok,iş yok...) ve ertesi gün de sabah kalktığında hiç birşey yapmayacaksınız.Pazar sıkıntısını saymazsak...
"Ama olsun,düzenli çalışırsan herşeye vakit bulursun" demişlerdi ben son yılına başlayacağım fakülteye girerken. Ben de bir kaç yıldır yeni başlayan ve benden fikir isteyenlere aynı yalanı söylüyorum. Yalan diyorum,çünkü tıp fakültesi gerçekten değişik bir ekosistem. Düzenli çalışanlar var gerçekten,hatta hatırı sayılabilecek sayılardalar. Ama yukarıdaki önermenin ikinci yarısı onlar için geçerli değil. Yani "herşeye vakit bulursun" kısmı.
Belki o "herşey" onlar için kalan insani ihtiyaçlar anlamına geldiği için "düzenli çalışmalarından" sadece insani ihtiyaçlara yetecek kadar vakit kalıyordur,kimbilir...
Ben hiç bir zaman onları anlayamadım. Kütüphaneye çıkış saatimi bekleyerek her girişimde onların nasıl oturdukları masanın,okudukları kitapların,notların,yazdıklarının bir parçası haline geldiklerini anlayamadım;kütüphane açılış saatinde gelip kapanış saatinde de hastane içindeki 24 saat açık olan kütüphaneye geçmelerini,o motivasyonu hırsı anlayamadım. Anlayamayacağım da... Tamam,benim de günde 14 saat çalıştığım dönemler oldu,hatta bu tempoyu 1 aydan fazla bir süreye kesintisiz olarak yaydığım dönemler de oldu. Şu an 1 yıldan fazla süre olan TUS sınavıma yaklaştığımda da olacak. Olmalı da.
"Çalışmadan tıp fakültesini bitirdim" gibi saçma bir iddiam yok . Ama gerçekten 6 sene boyunca yukarıda bahsettiğim insanların temposunda gitmek,zalimlik ve gereksiz. Gerçekten değmez bu kadar aşırı yüklemenmeye,bu kadar strese...
İleride neyi başarırsan başar,nasıl bir doktor olursan ol(ki,öğrenci->asistan ve hatta hoca döngüsünün yaşandığı tıp fakültesinde,biraz gözlemle,iyi bir doktor olmak için bu kadar çalışmanın gerekmediğini anlamak zor değil) dönüp en verimli 6 yılını verdiğin öğrencilik hayatında,belki de en zor lisans eğitimini yaşadığın öğrencilik hayatında "ben 6 yıl boyunca ne yaşadım?" demez misin?
En komik kısmı ise,bu yazdıklarımı okuyunca beni küçümseyecek olmaları,kendilerini parlak ve başarılı,beni ise karanlık ve başarısızlık dolu bir gelecekte hayal edip rahatlayacaklar(nasıl bir hırstır bu böyle!).Bilmedikleri nokta ise; Bu hırsla devam edip ileride,asistan olduklarında,stajyer öğrencilere sarkacak olmaları,uzman olunca meslektaşlarını "rakip" olarak görüp her fırsatta aynı daldaki diğer başka bir uzmanı hasta yakınlarının,medyanın,savcının önüne atıp kuyusunu kazacak olmaları,hastaları müşteri olarak görüp suistimal etmek için,daha fazla para koparmak için her fırsatı deneyecek olmaları... Bunları bilmiyorlar,bilseler de belki rahatsız olmayacaklar,çünkü o "yüce hırs" her zaman yaptıkları tüm hareketleri meşrulaştırcak,kılıfına uyduracak. Bense -umarım- bu sirkin bir parçası olmadan,şimdiki rahatlığımla hayatıma devam edeceğim.
Hadi bakalım yarın başlasın okul,nasıl olacak göreyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder