Sen #1: İlk andan beri ikimizin birbirimize uygun olmadığımızı biliyordun. Daha önce denediğimizde de aramızda bir kıvılcım olmadı. Bu sefer ki kıvılcımın ise bir şeyleri tutuşturma ihtimali yoktu. İkimiz de merak ettik, sonucunu beraber öğrendik
Ben: Aramızdaki uzun süren sessizliklerin sebebi benim söyleyecek bir şey bulamıyor olmamdı. Konuşmakla, anlatmakla bir problemim olmamasına rağmen senin yanında bellli bir süreden sonra tıkanıyordum. İşin kötü yanı başka zaman/başka biriyle olsa bir şekilde, zorlayarak da olsa, düzgün bir sohbet yaratabilecek ben, bu sessizlikten rahatsız olmuyor, senin rahatsızlığının aksine garip bir huzur dahi duyuyordum.
...
Sen #2: Kaç yaşındasın, 16? Değilsin. Neden öyle davranıyorsun ki? İki insanın uzak mesafeden ilişki sürdüremeyeceğini biliyorsun. Senin ve Benim ise böyle bir ilişkiyi yürütebileceğimiz ihtimalinin olmadığını da biliyorsun. Senin jargonunla, bizde "Relationship material" yok. Bunların hepsinin farkındasın, buna rağmen neden beni sürekli hayalkırıklıklarına ve ilişkiler konusundaki kızgınlıklarında hedef olarak gösteriyorsun? Benim çizdiğim çizgilere sitem ederken, neden kendi çizgilerini benim üzerime çiziyorsun?
Ben: sanırım agresif yaklaşımın gözümü korkutuyor. Olabildiğince gerçekçi olmaya çalışıyorum, buna karşılık olarak hiç vermediğim sözleri tutmuyormuşum pozisyonuna sokulduğuma inanıyorum. Benle ilgili, isim vermeden, üstü kapalı sergilediğin düşüncelerini görüyorum ve bu kadar tepkiyi haketmediğime inanmıyorum. Net sınırlarım var evet, çünkü sanırım sadece-sana-o-kadar-da-ilgi-duymuyorum.
...
Sen #3: Şu an biriyle berabersin, uzaktan gördüğüm kadarıyla hayatından memnunsun. Bunu kesinlikle bana borçlusun ve bunu sen de biliyorsun. Eğer başkasının sana yaptığı ve senin de buna hayır diyemediğin, sürekli aç-kapa düğmesine basılan saç kurutma makinesi muamelesini ben de yapsaydım, hayatına başka birinin girme ihtimali olmayacaktı. Özetle başka kromozom dizilişlerine sahip olduğumuz(kedi mesela), başka bir dünyada olsaydık belki çok mutlu olacaktık, ama bu dünyada sen mutlu olacaksan, belki de sadece senin hayatından tamamen çıkıp gittiğim için olacaksın.
Ben: Benim için her anlamda bir istisnaydın, hikayemiz çok farklı bitebilirdi. Hatta şu an devam ediyor da olabilirdi. Seni sevemedim. Birini sevebileceğim konusunda çok umutlu olmadığım için, bu bir sorun teşkil etmezdi. Senle mutlu olmazdım. Biriyle mutlu olabileceğimi de bilmediğim için bu da sorun teşkil etmeyecekti, ama seni mutsuz edeceğimi adım gibi biliyordum. Böyle bir durumda önümde iki seçenek vardı, ya buna rağmen devam edecektim(k). Bunu seçsem belki iki yakın arkadaş gibi hayatımızın sonuna dek beraber dahi olabilirdik, bilemezdim. Ya da ben yürüyüp gidecektim. Sen de kendi yolunu bulacaktın. Umarım bulursun/bulmuşsundur.
...
Sen #4: Yıllar sene önce ağzının içine bakan kişinin büyüdüğünü ve o kişinin o kadar da umrunda olmadığını görmek seni hayal kırıklığına uğrattı. Yıllar önce çok güçlüydün ve o gücünü başkaları üzerinde test etmekte sakınca görmedin. Gel gör ki geçen bir dekat sana mutlu olmadığın bir adamla sürekli ayrı ve barışık epizodlar halinde bir ilişki müsveddesi sununca, kendini ufacık bir evrende, sana bahşedilen ufacık bir çevreyle; kaybettiğin iraden ve karar verme yetinle başbaşa buldun. Hayat sanırım sana hiç adil davranmadı, yine de içten içe sen de, içinde bulunduğun durumdan hatırı sayılır oranda, kendinin de sorumlu olduğunu biliyorsun.
Ben: Cayacaktın, caydın. Bu sefer de cayacağını biliyordum, beni yine haklı çıkardın. İşte şimdi farklı olan, bu seferki benim hiç ama hiç umrumda olmadı. Seninle yıllar sonra görüşmek beni heyecanlandırmadı. Tren garından beni almaya gelmeni beklerken yüzünün nasıl olduğunu düşünmedim. Senin uzaktan gelişini görmek kalbimi hızlandırmadı. Beni ilk gördüğündeki yüzünde oluşan kızarıklık sonrası ağzının kenarlarının aldığı şekle eşlik eden gözlerindeki yaşarma bana bir anlam ifade etmedi. Arada sebepsizce ağlaman kendimi rahatsız hissettirdi, teselli için öpüşlerimde tek hissettiğim göz yaşlarının bıraktığı tuzdu. Bu derece anlamsızlaşman bile anlam ifade etmedi.
...
Sen #5: Bu yazıyı da diğerleri gibi okuduğunu biliyorum. Hatta bu bloga kaç defa girdiğini bile biliyorum. Evet, okuyorsun. Kendinden bir şeyler bulduğun için okuyorsun. Okumak, orada kendini görmek, sana kendini iyi hissettirdiği için okuyorsun. Kendini daha değerli hissediyorsun okudukça. Muhtemelen anlamsız geliyor seni refere ettiğim yazılar. İçselleştiremiyorsun... O yüzden de içinde kendinin de geçtiği, dokunup etkilediğin bu hikayeleri okurken, o hikayelerin bir objesi olsan da ancak dışarıdan görebiliyorsun yaşananları. Belki kendini de görmüyorsun orada, obsesif bir adamın yarattığı bir karakteri görüyorsun. İlginç geliyor bu öykünme sana ve okuyorsun. Ben de ne yaptığını biliyorum.
Ben: Seninle ilgili patolojik meselelerimin olduğunu biliyorum. 17 yaşında benliğini keşfeden bir adamın, bütün anlam arayışlarını yönlendirip yarattığı, sonra da bütün başarısızlıklarına bahane olarak sunduğu biri olduğunu da biliyorum. Aslında senin bir suçun olmadığını biliyorum. Sadece benim, zamanında sana karşı hissettiğim ya da hissettiğimi sandığım hislere karşılık veremedin. Belki o yaşta bu, kötü kalpli esmer kızı yaratmak için yeterince iyi bir sebepti. Seninle asla bir şansımız olmayacağını biliyorum. Aslında seninle bir şansımız olsa belki daha kötü olacaktı. Belki ben hep yaptığım gibi bunu da başaramayacaktım, ama bu sefer bahane olarak seni de göstermeyecektim. İşte belki o zaman temellerimden sarsılacaktım. Belki, belki, belki... Konu en son 7 sene önce gördüğün ve fotoğraflar olmasa yüzünü unutacağın biri olunca çok fazla belki oluyor ister istemez. Dediğim gibi sen, daha doğrusu senin de katkıda bulunduğun karakter benim bir parçam artık ve devam etmek için en mantıklı yol, onu bazen bahane olarak, bazen sempati toplamak için bazen de sebep olarak kullanarak oluşturduğum çarpık düzenime devam etmek.