15 Ekim 2010 Cuma

Omar Little üzerinden The Wire

http://www.yorkvision.co.uk/wp-content/uploads/2010/05/omar-little-the-wire.jpg

İddialı gireyim: "The wire kesinlikle televizyon tarihinin en iyi dizisidir"

Sporun her dalında bazı adamlar vardır, kariyerleri boyunca istikrar abidesi olurlar, istatistik olarak tavan yaparlar, yine de yıldız olamazlar. Sebep bazen çok derindir, kültürel, ırksal uzantıları vardır. Bazen ise aşırı yüzeyeldir, en basitinden o adamlarda yıldız materyali yoktur deyip geçebilirsiniz. Sonuçta o adamlar, hakkını vererek oynarlar ve zamanları gelince herkes gibi köşelerine çekilip unutulurlar. Bazıları yıllar sonra bu adamları keşfeder ve takdir eder, ama çoğu için asla varolmamışlardır bile.

The Wire da dizi aleminin "underdog"u, kendi kendine başlayıp kendi kendine bitmiş şaheseri. Benim takıntı haline getirdiğim "döngüler"in hayat bulmuş hali.

Neden bilinmez ama 2008'de biten ve aynı zamanda Barack "Yes We Can" Obama'nın da favorisi olan bu dizi, içerdiği sağlam hikayesi, mükemmel seçilmiş mekanı ve özenilmiş casting'ine ek olarak, ki bence en önemlisi, şimdiye kadar gördüğüm en iyi karakter çözümlemerini içermesine rağmen bunca yıl nasıl gözüm(üz)den kaçmış, anlamak güç.

Dizinin genel konsept olarak Afrikan-Amerikan bir şehirde geçen bir Afrikan-Amerikan dizisi olması, Amerika'da çok yüksek ilgiye maruz kalmamasını açıklayabilir, sonuçta Bill Cosby show değil bu oynayan. Tamam, entegrasyon, fırsat eşitliği bir yere kadar da WASP Amerikan insanının da tahammül sınırları var.

Bir de elbette, bu yazının amacı, Omar Little var. Yara izi, Trençkotu, Büyük tüfeği, Farmer in the Dell ıslığıyla, "Oyun"un içinde olmayanlara asla zarar vermediği düsturuyla, Newport sigarası, Honey nut cheerios'uyla, cinsel tercihiyle Baltimore'un çarpık Robin Hood'u olan bu adamın, popüler kültürün en ilginç karakterlerinden olduğu kesindir. Başlı başına "Anti-kahraman" tanımını doldurabilen; siyahi ve gay olmasıyla azınlıkların azınlığı, hitap ettiği toplumda nefret edilenlerin nefret edileni olmasına rağmen, yine aynı hedef kitlenin favori karakteri olmuştur. Bu bile o karakterin ve onun içini dolduran Michael K. Williams'ın ne kadar güçlü olduğunu göstermeye yetiyor.

Dizi ve Omar hakkında spoiler vermeden daha fazla uzatmayacağım, deneyin göreceksiniz. Ya o çok seven, ya da nefret eden gruptan olacaksınız. Severseniz gelin bir çayımı için, birbirimize Omar'dan bahsedelim.

"It's in the game, yo"

Hiç yorum yok: