Bir "groundhog day" deneyimi yaşayacak olsaydım, ya da herhangi bir günün hiç bitmeyeceğini bilseydim, o günün cumartesi olmasını isterdim.
Öyle özel bir cumartesi değil, alelade, tercihen ilk ya da sonbahara ait bir cumartesi olsun isterdim. Haftanın yorgunluk ve stresini cuma akşamında üzerimden atmış, ertesi günün pazar olduğunu bilmenin rahatlığıyla sadece kendim için ve yanımda olmasını istediğim insanlarla geçirdiğim bir günün sürekli tekrarlanması ya da hiç bitmemesi güzel olmaz mıydı?
Aslında düşününce, groundhog day'deki gibi sürekli tekrarlanması ve benim de bunun farkında olmam bir süre sonra sıkıntı yaratabilirdi. Tekrarlanacaksa da ben farkında olmayayım. Evet, şimdi konumuza dönebiliriz
Sabah nisbeten geç bir saatte uyanıp, kahvaltı sonrası biraz gezinti ve alışveriş, sonra evde dinlenip gece müzik dinlemeye çıkmak ideal bir plan olurdu ve okuyucu, müzik güzel olduğu sürece, emin ol hayatımın her gününü böyle geçirebilirim.
Bazen plan değişebilirdi. Kahvaltı sonrası alışveriş yerine yapmak istediğim, ancak vakit bulamadığım, ya da vakit bulamamayı bahane ederek yapmadığım şeyleri yapabilirdim. Müzik dersleri alabilir, ya da bir grupla stüdyoda prova yapabilir ve yahut dil kursuna gidebilirdim. Hatta kahvaltıdan sonra, taa akşam üstü rüzgarı beni ürpertinceye dek Üsküdar Çaycısı'nda yol kenarına bıraktığım arabam hakkında endişelenerek nargile içip etrafı seyredebilirdim de.
Anlaman gereken şu ki okuyucu, o sihirli günde her şey için vakit var ve istediğim her şeyi yapabilirim, istemiyorsam yatakta kalabilirim.
Şimdi şöyle bir şey yapalım. Bu sihirli günde kalmak isteyen yazıyı burada bitirebilir, daha az sihirli versiyonuna göz atmak isteyen ise aşağıdan devam edebilir.
Rolling Stones haklı beyler! Her zaman istediğinizi alamıyorsunuz, hatta çoğu zaman istediğinizi alamıyorsunuz ve ne yazık ki büyülü cumartesiler umarken, elimizde kalanlar hep kasvetli pazarlar oluyor.
Akşamki eğlencenin dozunu kaçırdığınız, ölmek isteyecek bir baş ağrısıyla uyandığınız, öğleden sonra ancak kendinize gelebildiğiniz pazarlar; kendinize geldiğinizde pazartesiye ne kadar da az kaldığını farkedip gece uyuyuncaya kadar, bu henüz farkettiğiniz gerçekliğin bütün gününüzü mahvetmeye yettiği pazarlar; saatlerin pazartesine doğru zalim bir hızla ilerlediği, zamanı durdurmak istediğiniz, ancak battaniyenin altında kalmaktan başka bir şey yapamadığınız pazarlar; havanın yağmurlu olduğu pazarlar; havanın çok sıcak ya da çok soğuk olduğu pazarlar; tanıdığınız herkesin şehir dışında olduğu, tek başınıza dışarı çıkınca sadece tanıdıklarınızın değil, bütün şehrin şehir dışında olduğunu farkettiğiniz hayalet pazarlar; bütün dükkanların kapalı olduğu pazarlar; bütün etlerin bayat, bütün sebzelerin soluk olduğu pazarlar; akşamdan kalmalıkla dolu, çirkin pazarlar...
Bazen groundhog day deneyimini yaşadığımı, hayatımın sürekli tekrar eden ve ne yazık ki bunun farkında olduğum bir pazar gününden ibaret olduğunu düşünüyorum. İşin İronik yanı o pazardan, beni sevmediğim pazartesinin kurtarmasını beklemek oluyor.
Bu yazıdan, en sevdiğim günün Cumartesi olduğunu anlamışsındır, okuyucu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder