"Seyircisine adanmıştır." cümlesi, filme ilgili tek doğru şeydi. Gerçekten seyircisine yönelik bir film Issız Adam. Sinemaya, sansasyon yaratan bir film olduğunda giden, verdiği para ve vaktin karşılığını ya çok gülerek, ya hüngür hüngür ağlayarak ya da bir sürü efektle, ama illa ki somut bir atraksiyonla almak isteyen seyirciye yönelik; hayatlarında, kendilerine ait "adalar" oluşturma heveslisi, ya da bunu "başaran" plaza insanlarına yönelik bir film.
Şimdi, biraz da yönetmenin gözleriyle bakalım olaya. Düşünün, Çağan Irmak'sınız. Yapımlarınızla bir yer edinmişsiniz, büyük çabaya gerek yok. Formülünüz ise önceden test edilip hazırlanmış.
1- Mutlaka eskiye yönelik atıflarda bulunulacak. Plaklar, sağ-sol kavgaları, çizgi romanlar...
2- Bireysel yaşama yeni adapte edilen bizlerin hala bir kapanış sağlayamadığı ve yetiştirilme kültürümüz olan sağlam aile bağlarının terk edilmesine vicdani bir atıfta bulunulacak.
3- Ajitasyon şart. Mutlaka gözler yaşartılacak.
E elinizde bu formül var. Şimdiye kadar nelerden bahsettik? Baba ve oğul ilişkileri, Aldatılan bir Mustafa, 80 olayları... Hmm biraz da aşktan bahsetmek lazım, ama öyle bir yapmalı ki, riske girmemeli, üstteki formülü alıp buna uyan, kenarda köşede kalmış ve "seyircisi"'nin es geçtiği filmlerden parçalar almalı ki fazla çaba sarfetmeden "seyircisi"'ne filmi beğendirelim.
Film arasında muhabbeti geçti. Onur, "bu adam Tarantino'nun, Death proof'ta yaptığı gibi, sevdiği bütün filmlere gönderme mi yapıyor" dedi. Aslında böyle bir çabaya girişse daha özgün bir film olurmuş. Bu haliyle Klişeler Kolajından öteye gidemiyor. Will karakterine göz kırpan Alper'le About a Boy, Plaj sahnesiyle Le temps qui reste, Sevgilisinin yatağına uzanan Ada'yla los amantes del circulo polar... Hiç çaba sarfetmeden sıcağı sıcağına bu örnekleri vermek mümkün. Bir daha izlersem daha neler neler bulacağımı da biliyorum, çünkü öyle bir his yaratıyor ki film, izlerken hiç birşey yeni gelmiyor, hiç birşeye şaşıramıyorsunuz, çünkü hepsini daha evvel gördünüz!
" Bu kadar çok yiyerek, nasıl bu kadar zayıf(!) kalabiliyorsun" alıntısıyla, hiç karaktermiş konuymuş girmeden bitiriyorum.
Not: Bir de toka vardı değil mi? Ah tüfeğini sevdiğim Çehov, ne diye o lafı ettin ki...
Not 2:Yalnız değilmişim
Şimdi, biraz da yönetmenin gözleriyle bakalım olaya. Düşünün, Çağan Irmak'sınız. Yapımlarınızla bir yer edinmişsiniz, büyük çabaya gerek yok. Formülünüz ise önceden test edilip hazırlanmış.
1- Mutlaka eskiye yönelik atıflarda bulunulacak. Plaklar, sağ-sol kavgaları, çizgi romanlar...
2- Bireysel yaşama yeni adapte edilen bizlerin hala bir kapanış sağlayamadığı ve yetiştirilme kültürümüz olan sağlam aile bağlarının terk edilmesine vicdani bir atıfta bulunulacak.
3- Ajitasyon şart. Mutlaka gözler yaşartılacak.
E elinizde bu formül var. Şimdiye kadar nelerden bahsettik? Baba ve oğul ilişkileri, Aldatılan bir Mustafa, 80 olayları... Hmm biraz da aşktan bahsetmek lazım, ama öyle bir yapmalı ki, riske girmemeli, üstteki formülü alıp buna uyan, kenarda köşede kalmış ve "seyircisi"'nin es geçtiği filmlerden parçalar almalı ki fazla çaba sarfetmeden "seyircisi"'ne filmi beğendirelim.
Film arasında muhabbeti geçti. Onur, "bu adam Tarantino'nun, Death proof'ta yaptığı gibi, sevdiği bütün filmlere gönderme mi yapıyor" dedi. Aslında böyle bir çabaya girişse daha özgün bir film olurmuş. Bu haliyle Klişeler Kolajından öteye gidemiyor. Will karakterine göz kırpan Alper'le About a Boy, Plaj sahnesiyle Le temps qui reste, Sevgilisinin yatağına uzanan Ada'yla los amantes del circulo polar... Hiç çaba sarfetmeden sıcağı sıcağına bu örnekleri vermek mümkün. Bir daha izlersem daha neler neler bulacağımı da biliyorum, çünkü öyle bir his yaratıyor ki film, izlerken hiç birşey yeni gelmiyor, hiç birşeye şaşıramıyorsunuz, çünkü hepsini daha evvel gördünüz!
" Bu kadar çok yiyerek, nasıl bu kadar zayıf(!) kalabiliyorsun" alıntısıyla, hiç karaktermiş konuymuş girmeden bitiriyorum.
Not: Bir de toka vardı değil mi? Ah tüfeğini sevdiğim Çehov, ne diye o lafı ettin ki...
Not 2:Yalnız değilmişim
1 yorum:
Alper karakteri de Aylak Adam'dan çıkmadır gibi geldi bana.
Yorum Gönder