Bu, haftaya teslim edilecek sağlık ocağımın inşaatına ait bir fotoğraf. Gidip gören arkadaşlarıma göre oldukça iyiymiş.
Halamlar, eskiden yazları köye gidip, tarla ve bahçeleriyle ilgilenir, kışları ise şehirde yaşarlardı. Ben de orta okulu bitirene dek, her yaz anneme yalvarırdım gidip bir kaç hafta kalmama izin versin diye. Kimi zaman yalvarma işe yarardı, kimi zaman emri vaki yoluyla bir şekilde de istediğimi elde eder, kendimi 20 dakika sürecek yolculuğun başlaması için sabırsızlanırken, halamların arabasında bulurdum.
Sonrası her yaz aynıydı. Terasta uyku, sabahın köründe hayvan sesleriyle, o olmadı güneşin gözüme girmesiyle uyanma, bahçeye-bostana-tarlaya gitmek için heveslenme, türlü kuş yuvalarına el sokma, bazen o yuvanın arı yuvası olduğunu anlama, tavuğun yumurta yapışını izleme, yeni pişen tandır ekmeğini bazen salçayla, bazen de peynir ve bahçeden koparılan taze domatesle yeme, gün boyu güneşin altında kızarma... Bu rutinlerle geçerdi köy hayatı. Sonra, nedenini tam bilmiyorum, köy o kadar çekici gelmemeye başladı. Belki büyüdüğümden ve yazları başka uğraşlar bulduğumdan da olabilir. Aksine son zamanlarda köye yapılması gereken ziyaretler angarya halini aldı... Şimdi yine köy hayatı başlıyor.
Elbette köy hayatım mesaimle sınırlı olacak, zira haritada gördüğünüz üzere şehir merkeziyle köyümün arası 40 km olduğu için, şehir merkezinde kalıp arabamla veya servisle gidiş dönüş yapacağım. Orada kalmasam dahi, her gün, günümün nerdeyse yarısını köyde harcayacağım.
Bereketli Köyü, Ergani'ye yetişmeden önce, 6-7 km geride kalan bir köy. Ergani demişken, Ergani'nin Aziz Yıldırım'ın memleketi olduğunu hatırlatalım(işinize yarar mı bilmem) ayrıca Çayönü adında dünyanın en eski yerleşim birimine ev sahibi olduğunu da belirtelim. Köyümüz ise, Erganinin en büyük köyü, bu nedenle 17 ayrı köy de benim sağlık ocağıma bağlı olacak. Bu, haftada bir gün o köylerden birine gitmek anlamına gelecek sanırım. İçinden Dicle'nin ufak bir kolunun geçtiği Bereketli, aldığımız duyumlara göre doğası güzel olan bir köymüş, gidince göreceğiz.
Tahminen hareket, 10 gün sonra. Diyarbakır'da ablama bırakacağım eski arabamla, İzmir'den konaklamadan gidecek olursam 15-16 saat sürecek bir yolculuk olacak. Ama büyük ihtimal Konya'da bir gece konaklayarak devam edip, iki günlük bir yolculukla Diyarbakır'a varmayı düşünüyorum.
Azami orada kalma sürem ise, 3 ay olacak. Yani en kötü ihtimalle Ağustos başında, İzmir'e, kazandığım uzmanlık bölümüne başlamak üzere geri döneceğim. Tabi arada alacağım izinlerle İzmir'e ufak ziyaretler yapabilirim. Özletmem yani kendimi, merak etmeyin:) Gelemesem de orada yaşadıklarımı sık aralıklarla buraya aktarmayı düşünüyorum. Uzmanlık demişken tercihleri de ufaktan kesinleştirdim sanırım. O da bir sonraki yazının konusu olsun...
6 yorum:
"köy doktoru" kelimesinde bi naiflik vardır ya hani,belki sadece bana öyle gelen bi naiflik, halbuki oraya gittiğinde kertenkele kralsındır.köyün ağasısındır, yiğidisindir,aşiretin saygı duyduğu adamsındır, kızların oram ağrıyor buram kaşınıyor bahanesiyle her gün kapısını çalacağı Dr.Tsindir.
benim bu konuda gizli bir ajandam yok:) sadece naif naif işime gidip geleceğim. Artık aşiret(ki o köyde yok aşiret) saygı duyar mı duymaz mı bilemem
ahuahaua:) her köyde aşiret vardır erdem. mesela babam bizim de aşiret olduğumuzu iddia ediyor. aşiret reisi kim diyorum, bizim aşiret demokratik, herkes aşiret reisi olabilir diyor.
o değil de, kirve gel buraya yaw!
Benim de bir arkadaşım aynı senin pozisyonunda 3 ay Van'da
çalışıp İzmir Nükleer tıpa gelmişti.
Ayrılırken oradaki beraber çalıştığı sağlık memurları
"Doktor Bey sen İzmir'e gidiyorsun lazım olur" diye bir koli prezervatif hediye etmişlerdi.
sağlık bakanlığı hala tebligatları yayınlamadı, ilginç... Bu haliyle göndermeyecekler gibi görünüyor. Aslında isterdim bir kaç ay orada, köyde çalışıp izmir'e dönmeyi ben de. Ama zorla gidecek halimiz de yok:)
Yorum Gönder