Öncelikle bunun malum blogger yasağından dolayı geç kalmış bir yazı olduğunu belirtmeliyim.
Avea’nın bedava mesaj olayı başladığından beri arkadaşlarıma anlamsız mesajlar atarım. Onlar da bana. Bir nevi lisedeki çaldırma olayının şimdiye yansıması gibi… Genellikle öğle yemeklerine yakın tek kelimelik anlamsız, genel anlamı “öğlen beraber yiyor muyuz?” olan mesajlar…
Geride bıraktığımız perşembe günü de öğle yemeğine yakın Y.‘e “Kralsın” diye bir mesaj gönderdim. Dediğim gibi tamamen anlamsız mesajlar. Hemen birkaç dakika sonra beni aradı. “Yemeğe şuraya gidelim” gibi birşey söyleyecek sanıyordum, ki plan da buydu sabah, N. kızımız ile Karşıyaka’daki bir ilköğretime sağlık eğitimine gidecekler, öğlen dönüşte yemekte buluşacaktık. İşte bu plan için arıyor sandım. Yanılmışım. Kaza yapmış, kasko, tutanak vs. konusunda yordam sormak için arıyormuş. Hızlıca tarif edip evden çıktım.
Yolda “şimdi bir kaza da ben yaparsam tam iş olacak” diye düşünürken bir tehlike yaşadım. 10 dakika kadar onların kaza yaptığı, hastane giriş kapısındaydım. Y. Arkadan bir arabaya vurduğunu söylemişti telefonda, ufak bir hasar bekliyordum ama yanlarına gidince iki beklemediğim şeyle karşılaştım.
1- Çarpmanın şiddeti tahminimden fazlaymış, arabanın ön tarafı dağılmıştı
2- Zeka küpü doktor arkadaşlarım, emniyet kemerlerini takmamışlar. İkisi de kafalarını çarpmışlar çarpışma esnasında.
Y. tutanak işleriyle uğraşırken, daha panik olan N. ile arkadaki acile uğradık. Yeni bir acil asistanı vardı, tanımıyorduk. Çok üstüne düşmedi, BT falan çektirme niyetiyle gitmiştik, ilk 6 saatlik kritik evrede bilinç kontolü ve ani bir bulantı ihtimalinde acile dönüş tavsiyeleriyle çıktık, ki zaten ortada ciddi bir durum yoktu. Döndüğümüzde Y ve aynı arabadaki diğer kazazede O işlerini bitirmişlerdi. Araba gidecek durumda olduğundan çekiciyle falan uğraşmayalım dedik. Alsancak’taki Gönen servisine kadar o önde, ben de kendi arabamla N ile arkada gittik.
Serviste klasik, içinde “değişecek” ve “birkaçbin YTL” geçen teşhisler dinledik. Y, evrak işleriyle uğraşırken, N’ye, TUS sınavı yerleştirilmelerinin açıklandığı telefonu geldi. Herşey belli olacaktı. Servistekilere rica ettik bize internetli bir bilgisayar buldular…
N, önce bir trafik kazasına karışmıştı, üstüne beyin travması tehlikesi taşıyordu, son nokta ise bir oto servisinde TUS sınavını kazanamadığını öğrenmek oldu. Bu, nisanda bir daha girmesi gerektiği anlamına geliyordu, yine stres, yine sınav… Nisan sınavı için kader ortağım olacaktı.
Bunların hepsi geçtikten sonra, adam gibi bir yemek niyetiyle Manavkuyu’daki, çok ikramlı büyük lokantalardan birine oturduk. Mide bulantısı, bu iki travma şüpheli insanda panik nedeni olacaktı, lakin öyle bir yemek yedik ki, bulantı yaşamamak mümkün değildi. Böyle bulantılı, şüpheli bir kaç saatten sonra arkadaşlarımın beyin kanaması geçirmeyeceği kesinleşti, yine de ilk 24 saat tehlike devam edebileceğinden onları yalnız bırakmadım ve bu garip günü değişik ev aktiviteleri yaparak bitirdik…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder