18 Ocak 2012 Çarşamba

Çünkü yol farklıdır


Yol, yine beni çağırıyor. "Artık plan yapmaya başlamanın vakti gelmedi mi?" diyor. Hak veriyorum. Yoldayken mutluyum, herkesten ve her şeyden uzağım. Kendimden dahi...

Yoldaki ben, başka bir ben oluyorum. Burada yapmayacaklarımı yoldayken yapıyorum, biraz tehlikeli bir tip olsa da yoldaki beni daha çok seviyorum.

Yoldaki ben, tanımadığı insanlarla konuşur, hayat hikayelerini öğrenir. Kendi hayatını anlatır. Bazen sırf canı öyle istiyor diye başka hikayeler anlatır. Bir gün ülkenin doğusuna yeni atanmış bir matematik öğretmeni olur, bir gün Erasmusa gelen bir eczacılık öğrencisidir. Yoldaki ben, tek kullanımlık sohbetleri sever, zira kim isterse o olur.

Yoldaki ben, keyiflidir. Sıcakkanlıdır. Her zaman yaptığı gibi, samimi olması için güvenmeye, vakte ihtiyacı yoktur. Hem yol hızlı ilerler. Her fırsat bir defa gelir. Sonradan geriye dönüp pişman olmamak için gözünü karartır ve elini uzatır. Yargılanmak, yanlış anlaşılmak, komik duruma düşmek hiç umrunda değildir. Bunu ona yol öğretmiştir. Yol ve eski deneyimleri... Zor yoldan öğrenmiştir, iyi öğrenmiştir.

Yoldaki ben, küçük şeylerin keyfini çıkarır. Yol hızlı ilerler, ancak sadece Yoldaki ben'in izin verdiği kadar. Bazen bir göl kenarındaki bir bankta, bazen sivrisinek dolu bir adada bir yatakta, bazen iki binayı birleştiren bir kemerin altında ve hatta bazen bir otobüs istasyonunun salaş kafesinde saatlerini geçirebilir ve bu zamana asla harcanmış gözüyle bakmaz. Bilir, harcamaktan keyif aldığı hiç bir vakit, boşa gitmiş sayılmaz.


Yoldaki ben, ufak sorunların ve engellerin canını sıkmasına izin vermez. Feribotu kaçırdıysa gider bir sonrakine bilet alır. Yağmur yağıyorsa ıslanır, hava soğuksa üşür, sıcaksa terler. Ama yol devam etmelidir ve o da bunu bilir. Yürümeye devam eder. Yoldaki ben ayakları ağrısa da yürür, hayatında hiç yürümediği kadar yürür, kilometrelerce... Her adım ona biraz daha huzur verir, her adım ona daha önce gördüğü dünyanın, görmediği başka bir kapısını açar.

Yoldaki ben, aşık olur. Defalarca olur. Trende karşısında oturan, bir hastane kantininde kek aldığı, bir barda beraber içki içtiği, bir başkasında dansettiği kıza; sohbet ede ede seyahat eden iki yaşlı kadına, kucağındaki çocuğuyla uyuyakalan anneye aşık olur. Kalbi buradakinin aksine büyük ve yumuşaktır. Aşık olmanın kendisine aşık olur bazen

Yoldaki ben'i seviyorum. Kendimden sıkıldıkça, kendimi her seferinde yollara vurmam bu yüzdendir. Hissediyorum yol yine beni çağırıyor. Hayır demek ne  mümkün?

7 yorum:

Adsız dedi ki...

önce ait olmanın güzelliğinden ve tanıdık olmaktan bahsedip, aidiyetlerini unutmak istediğinde farklı ve tanınmamış bir insan olabilmek için yollara çıkıyor olmanı ve onları özlediğinde tanıdık şeylere geri dönmeni; nefes almak olarak mı açıklayabiliriz?

October Swimmer dedi ki...

Yol çekicidir, güzeldir ama insan hayatının sonuna kadar yolda yaşayamaz. Yol kaçıştır. Eninde sonunda tekrar aidiyet arayacaktır insan, tanıdıklık hissini isteyecektir.

Bende de bütün aidiyetimle hayatıma devam ederim, sonra yol çağırır beni, yola çıkarım. Gerek uzun, gerek kısa yolda olurum. Yol bitince evime döner, bir sonraki yol'u düşlerim.

Adsız dedi ki...

ya yolda olmak, artık evdeymiş gibi hissettirirse bir gün?

konichiwa bonanza dedi ki...

evet her seferinde eve döner ve bana yol hikayelerini anlatır.

smyrna dedi ki...

"en güzeli, yol yürüyüş öğretir
dostum, eskimeyen arkadaşım"

Gülten Akın

gosalynmallard dedi ki...

"yolcu denmez her gidene
herkes o yolun taraftarı olmayabilir"
demiş yılmaz erdoğan. hep taraftarı olacağın yolların olsun. yol seni çağırmasın, sen yolu çağır..

October Swimmer dedi ki...

yol hassastır seçicidir ne zaman çağıracağına kendisi karar verir, burda tek yapmak gereken şey davete icabet etmek...